25 Şubat 2011 Cuma

Bir Ben

Aslında hiç kimse sevmedi, bir ben sevdim seni.
Severmiş gibi değil, kana kana sevdim seni.
Tıka basa sevdim, dolu dolu sevdim...
Aslında kimse sevmedi seni.
Oysa ben; yana yana sevdim seni, bile bile sevdim.
Aklımdan zorum var gibi, aklıma silah dayanmışçasına.
Mecburmuş gibi ve başka çarem yokmuş gibi.
Bir ben sevdim seni.
Aslında bir sen sevmedin beni, herkesi sevdiğin gibi...
// Alıntı.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Ki Bu Yüzden

İnsan nefret etmez aslında sevdiğinden. Onu sevmemek için nefret etme ayağına yatırır kendini. Nefret ettiğini düşünse de, başkalarına öyle inandırsa da içinde hâlâ yaşatır O'nu... İnsan kendinden bir parça olmuş birinden nasıl nefret edebilir ki?.. İnsan unutmaz da sevdiğini. Onu hatırladıkça yüreğine düşen umutsuzluğu unutur yalnızca, canının yandığı zamanları, ama O'nu asla!.. Unutmak insanın dilindedir. Kimse unut/a/maz gerçekten sevdiği birini ya da nefret etmez gerçekten sevdiğinden. Ki bu yüzden nefret etmek ve unutmak bir parçasıdır aşkın...

21 Şubat 2011 Pazartesi

Allah Dünün Belasını Versin

Bunu yazdığım tarih 21.02 olduğu bakımından dünkü maçla ilgili sanabilirsiniz ama değil. Olsa bile neden belasını versin ki Allah'ıma şükür, elhamdülillah müs... pardon Fenerbahçeliyim. Neyse. Dün bazı insanların bildiği bazılarının bilemediği gibi Kahraman Tazeoğlu'nun imza günü vardı, Allah'ın yaratıp bıraktığı Bayrampaşa-Akvaryum'da. Allah'ım madem yaratıyorsun ilgilen azıcık orayla. Hay tövbe yarabbim. Kahramanımız saat 3'te imza dağıtmaya başladı başlamasına ama görseniz çıkan 10 poz çektiriyor, aa o olmadı götüm büyük çıktı burnum sikik çıktı diye diye. Onu bırakın fotoğraftan sonra bir sarılıyorlar adama bir sarılıyorlar, öpüyorlar... 2 dakika sonra sanarsınız ki porno çekecek karı. Abi bir de adam çok yağuşuklu falan değil. Babama benziyor/muş, ama benim babam Toy... of pardon yine benim babam çok yağuşuklu ona çekmişim ama yağuşuklu değil güzelim ben. Adam da -zavallım- saat 3'ten bilmem kaça kadar zorla gülümsedi resmen. Neyse abiciğim gittik biz ya saat 2'de. İnanır mısınız saat 6 buçukta anca imzalattık bizim kitapları. Haydi bir de orada beklediğimiz zamana değse, hani bir taşla kesişsek sonra numaramı versem falan, anam tık yok. Aslında vardı hoş genşler ama öyle bakışmakla yetindik hem sarışındı be oooo. Hiç sevmem o ne kız gibi; erkek dediğin kara kaş kara göz olacak bir kere. Vay anasını dağıtmışım yine konuyu. O saate kadar da ne çişe gidebildik ne de zıkkımlanmaya... In the end (Türkçe'si gelmedi aklıma da) imzalattık çıktık kitapları. Kitapların üstüne de hep aynı şeyler 'hıykk!' yaa. Baktım saat 6:43 bildiğim bütün küfürleri ettim. Maç başlayacak 17 dakika sonra ben daha Akavryum'dan yeni çıkmışım, minibüs de bekle babam bekle gelmedi. Yanımda da Merve var yalnızca. Burak'la Zeynep o kadar beklemeye dayanamadılar yavrumes, gittiler. İşte baktık minibüs de gelmiyor, biz gidelim dedik ayağına. Gittik Allah'tan hemen minibüs vardı bindik. Eve de adımımı attım 2. dakikadaydı maç. Ama düşünün siz o yorgunluğumu. Ayaklarımın ağrısından öldüm öldüm dirildim resmen. Olsun yorgunluğuma da 4-2 ilaç gibi geldi. Üstüne ben dinlenirim Tarih notlarını da özet geçerim hem oturmuş olurum dinlenirim falan (keşke de m.ö. yaşasaydım amına koyim Tarih dersi görmezdim en azından. Dün bunu tweet geçtim zaten.) ama annem rahat durur mu kalk da ütü yap haydi demez mi?.. Başımdan aşağı imamın abdest suyu dökülmüş gibi iğrendim o an hayattan. Hani ses de çıkaramıyorum laf söyleyecek dırdırıdırırıdırıdıırır... diye. Açmış bir de televizyonu Arka Sıradakileri izliyor. Abii o nasıl dizidir senelerdir bitmedi. Bir de her sezon ya biri kaybolur ya biri ölü zannedilir ya da birini esir alırlar falan. İşin garibi dizide mantık yok, reyting rekorları kırıyor. Diziyi izleye izleye yaptım ütüyü el mahkum. Siz bunları okurken ben ayak ağrımı hâlâ çekiyorum, bilin bunu da. O Kahraman Tazeoğlu'nun da ABV, tövbe. Bi' daaaa nah giderim lan. O boklu Akvaryum amelelerinin de ABV. Bi' boku beceremediler, diyos ki sıra yapın sıradan alın. O koca kafasında kulağı o kadar küçük yaratılmış ki duymadı skja. Allah'ım duy beni, şu kullarını yaratırken oran-orantıyı de es geçme yarabbim. O ütülenecek kıyafetleri çıkaranların da ABV... Bu blogu açanın da A.B.Vermesin. İşbu bloğu sinirimi bir nebze de olsun azaltsın diye yazmış bulundum. Öyle.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Kalbimdeki En Büyük Aşka -

Bir takımı tutmak, o takıma gönül vermektir. Karşılıksız sevmektir. Yense de, yenilse de tutkuyla bağlanmaktır takım tutmak. Her bi’ şeyden farklıdır. Yürek ister bi’ takımı tutmak. Kaybetti diye başını yastığa koyup ağlayabilmek ama asla umudunu kaybetmemektir takım tutmak. BambAŞKa bi’ şeydir takım tutmak, tarifsiz duyguların bütünüdür. Her şeyden daha çok sevmek, daha çok değer vermektir takım tutmak. Sevgiliye tercih edebilmektir, takım tutmak. Lafla değil yürekle sevmektir, takım tutmak. Oyuncu kadrosunu sayabilmek de değildir takım tutmak. Çünkü futbolcuya değil; armaya, renklere aşık olmaktır takım tutmak. Yeri geldiğinde kendinden bile fazla sevmektir. Hayata kapattığında gözlerini; “HÂLÂ FENERBAHÇELİ” yazdırabilmektir takım tutmak…